Doğan Tıp Merkezi’miz tüm doktorlarıyla birlikte yeni adresinde hizmet vermektedir.

Yeni Adresimiz:
Ziya Gökalp Caddesi No: 6 K.Çekmece / İstanbul
(E-5 Üzeri Petrol Ofisi Arkası)

İletişim Telefonumuz: 444 0 911

×
 

Tıbbi Bölümler
 
  Genel Cerrahi
HEMOROİD

Yaygın olarak “basur” diye adlandırılan hemoroidler, anal kanaldaki varisli venlerdir. Çoğu insanda bir dönem hemoroid olabilir.

Anal kanalın iç yüzeyine zarar verecek ve venlerin normal olarak korunmasını engelleyecek olan sürekli katı kıvamlı dışkı geçişi gibi, kabızlık sırasında ıkınmak da hemoroidlere neden olabilir. Bölgeye sınırlı kan akımı başka bir etkendir ve gebelik sırasında hemoroidlerin yaygın olarak görülmesinin sebebidir.

Anal kanaldaki kan damarları ağının dikkate değer bir kısmı, akışı düzenleyecek kapaklardan yoksundur. Bu nedenle, kanın ağırlığı sarkmaya meyilli en aşağıdaki damarlara ilerler. Kanal içinde yukarıda bulunan basurlar iç hemoroidlerdir. Aşağıdakiler ise dış hemoroidlerdir ve anüsten çıktıklarında sarkarlar. Başlangıçta sarkmış bir hemoroid kendiliğinden geri çekilebilir ancak, sonraları dışkılama sonunda siz içeri itmek zorunda kalabilirsiniz. Sonunda içeri itilemez hale gelebilir.

Hemoroidler sarkmadıkça ya da irritasyon, enflamasyon ve kanama ya da akıntıya neden olmadıkça tedavi gerektirmez ve hemoroidler kansere dönüşmez.

VARİSLER

Kapakçıklarındaki yetersizlik sonucu geri kan akımına neden olan yüzeysel venlerin genellikle bacaklarda uzayarak ve genişleyerek kıvrımlar yapmasıdır.
Kapakçıklı bacak venleri özellikle baldırda kas içindeki venöz sinüsoitleri popliteal ve femoral venlere direne eden derin venler kapakçıkları yalnız yüzeysel venlerden derin venlere doğru akıma izin veren perforator venler ile perforator venler yoluyla derin venlere ya da kısa ve uzun safen venler yoluyla popliteal ya da femoral venlere dökülen bir deri altı damar ağı oluşturan yüzeysel venlerdir. Venöz akımının en iyi olduğu dönem kasların kasılmasıyla sinüzitler ve derin venlerin sıkıştığı ve kanın kalbe doğru pompalandığı dönemdir. Akımın yönünü venlerdeki kapakçıklar denetler.

Anorektal Fistül

Bir ucu anüs kanalına, diğer ucu ise genellikle perianal deriye açılan boru biçiminde kanal oluşumudur.

Etiyoloji

Fistüller genellikle perirektal abse drenajına bağlı ya da spontan olarak gelişir. Fistüllerin çoğu anorektal kriptalardan kaynaklanır. Diğerleri divertikülit tümör ya da travmaya bağlı olabilir. Bebeklerde fistüller konjenitaldir ve erkeklerde daha sık görülür. Rektovajinal fistüller ise Crohn hastalığı, doğum travmaları, radyoterapi ya da habis bir hastalığa bağlı gelişebilir.

Semptomlar, Bulgular ve Tanı

Genellikle absenin ardından aralıklı ya da sürekli bir akıntı öyküsü vardır. İnspeksiyon ile bir ya da birden fazla delik görülür ve kkordona benzer bir kanal palpe edilebilir. Kanala yerleştirilen bir çubuk derinliği ve yönünü belirleyebilir. Bunula birlikte anoskopide primer delik saptanabilir. Bunun ardından sigmoidoskopi yapılmalıdır. Hidradenitis supurativa pilonidal dermal süpüratif sinüs ve üretroperineal fistül kriptojen fistüllerden ayrıt edilmelidir.

Tedavi

Primer delik ve tüm fistül hattının tavanı açılarak bir hendek şeklinde çevrilir. Sfinkterlerin kısmi olarak bölünmesi gerekebilir. Sfinkter halkasının bir bölümü kesilirse kısmi inkontinans gelişebilir, yara iyileşmesi geciktiğinden diyare aktif ülseratif kolit ya da Crohn hastalığı olduğunda fistülotomi tavsiye edilmez. Crohn hastalığı olan hastalarda semptomatik anorektal fistüllerde metronidazol ya da başka uygun antibiyotikler kullanılabilir.

HİPERTİROİDİ

Metabolizma artışı ve serumdaki serbest tiroid hormonu düzeylerinin yükselmesiyle ortaya çıkan ve çeşitli spesifik hastalıkları kapsayan klinik bir tablodur.
Hipertiroidi ve tirotoksiloz terimlerinin kullanılması konusu tartışmalıdır. Bazı uzmanlar bir nedeni de hipertiroidi olan klinik tablo için tirotoksikoz terimini kullanmayı yeğler.

Etiyoloji

Hipertiroidi, kandaki tiroid bezi uyarıcıları ya da otonom troid işlev artışına bağlı olarak tiroid bezinde tiroid hormonlarının sentezi ve salgılanmasının artışına bağlı olabilir. Ayrıca hormaon sentezi artmaksızın troid bezinden periferik dolaşıma tiroid hormonu salınmasının artmasına da bağlı olabilir. Bunun en sık nedeni çeşitli tiroid nedenlerine bağlı olarak tiroidde yıkıma yol açan değişikliklerdir. Hipertiroidinin son önemli nedeni de aşırı miktarda tiroid hormonunun bilinçli olarak ya da kaza sonucu alınmasıdır.

Semptomlar ve Belirtileri

Semptomlar ve belirtilerin çoğu bütün tiplerde hemen hemen aynıdır. Hipertiroidide klinik tablo dramatik ya da hafif olabilir. Sık rastlanan belirtiler ve semptomlar, guatr, taşikardi, nabız basıncında genişleme, sıcak, ince, nemli deri, göz belirtileri vs.. dir. Yaşlılar özellikle toksik nodüler guatrlılarda apatik ya da maskeli hipertiroidiyle atipik tablo görülebilir.

HİPOTİROİDİ

Erişkinde klinikte tiroid hormonu eksikliğine tipik bir yanıttır.
En sık rastlanan formu olan prime r hiopotiroidi muhtemelen bir otoimmünhastalıktır. Genellikle hashimoto tiroidi sonucunda ortaya çıkar ve sıklıkla sert bir guatr vardır. Ya da hastalık ilerledikçe görülen fibrotik tiroid bezi çok az işlev görür. Ya da hiç görmez. İkinci sıklıktaki form tedavi sonrası hipotiroidtir. Özellikle hipertiroidi de radyoaktif iyot tedavisi ya da ameliyattan sonra görülür. Propiltiourasil metimazol ve iyot ile aşırı tedavi sırasında hipotiroidi genellikle tedavi sona erdikten sonra geriler. Yaşlı kadınlarda hafif hipotiroidi sık görülür.
Hashimoto dışı guatrı olan hastaların çoğunda ötroidi vardır ancak endemik guatrda guatrlı hipotroidi meydana gelebilir. İyot eksikliği tiroid hormanugenezini azaltır.TSH salınır. Tiroid bezi TSH uyarısı altında büyür ve iyot tutar. Bunun sonucunda guatr meydana gelir. İyot eksikliği ileri derecede ise bu hastada hipotiroidi gelişebilirse de bu hastalık iyotlu tuzun kullanılmaya başlamasından bu yana ABD’de neredeyse ortadan silinmiştir.

Semptomlar ve Belirtiler

Primer hipotiroidide semptomlar ve belirtiler genellikle hipertiroididekilen tam tersidir ve başlangıçta hafif ve sisnsi olabilir. Yüz ifadesi donuk, ses kısık, konuşma yavaş, yüz şişkindir. Göz çevresinde hialüonik asir ve kontroitin sülfat adlı mukopolisakaritlerin infiltrasyonuna bağlı şişme vardır. Soğuğa intolerans belirgin olabilir.

GASTROİNTESTİNAL KANAMA

Kan kusma, rektumdan taze kanama, koyu siyah renkte dışkılama veya ağızdan anüse kadar herhangi bir yerden gizli Gİ. Kanamadır.
Gİ ağızdan anüse Gİ sistemin herhangi bir yerinden kaynaklanabilir. Hematemes çoğunlukla arter veya varis kökenli ÜGİ sistemden gelen belirgin bir kanamayı gösterir. Hematemes veya kahve telvesi renkli kusma kanamanın üst gastroentestinal sistemden kaynaklandığını gösterir. Kanama ther zaman Treitz lilgamentinin üstündedir. Kahve telvesi yavaşlamış veya durmuş kanamadan ve kırmızı hemoglobinin mide asidi ile kahverengi hematine dönüşmesinden ileri gelmektedir. Hematoşezi alt Gİ sistemden olan kanamayı gösterir. Ancak çok hızlı üst Gİ kanama ile birlikte kanın bağırsaklardan hızla taşınmasıyla da meydana gelebilir. Melena, tipik olarak üst Gİ kanamasının belirtisidir. Ancak ince bağırsak veya sağ kolon kanaması da melena oluşturabilir. Üst Gİ sistemdeki yaklaşık 100 – 200 ml kan, melena oluşturmak için yeterlidir. Kronik gizli kanama Gİ sisteminin herhangibir yerinde olabilir ve dışkı örneğinin kimyasal olarak test edilmesi ile tanı konabilir.


PEPTİK ÜLSER

Tipik olarak mide ya da duodenum ilk birkaç santimetresinde olmak üzere muskularis mukozaya kadar penetre olmuştur. Gİ mukozasının bütünlüğü bozulmuş bölümüdür.

Semptomlar ve Bulgular

Semptomlar ülserin yerine ve hastanın yaşına bağlıdır. Pek çok hastada özellikle yaşlılarda pek az semptom vardır. Hatta hiç olmayabilir. En sık rastlanan semptom ağrıdır. Genellikle epigastrumda lokalizedir ve yiyecekler ve antasitler ile geçer. Ağrı, yanma, kazınma veya açlık olarak betimlenir. Ağrı genellikle kronik ve yineleyicidir. Hastaların yaklaşık olarak yarısında karakteristik ülser semptomları bulunur. Mide ülseri semptomları genellikle tutarlı bir patern izlemez. Duedonum ülserinde ağrı daha tutarlı olma eğilimindedir. Hasta uyandığı zaman ağrısı yoktur fakat sabahın ilerleyen saatlerinde yakınma başlar. Yemekle birlikte ağrı hafifler. Fakat yemekten 2 - 3 saat sonra tekrarlar.

İnsüline Bağımlı Olmayan Diyabet

Diyabetin en yaygın tipidir; tüm diyabetlilerin %75-85 kadarını oluşturur. Vücut çok az insülin ürettiğinde ya da üretilen insülini gerektiği biçimde kullanamadığında ortaya çıkar. Genellikle 40 yaş üstündeki kişilerde görülür. Bu tür diyabet diğerine göre daha hafiftir; ancak yine de tedavi edilmesi gerekmektedir. Hastaların %20’sinde yalnız diyetle kontrol altına alınabilmektedir. Kısıtlanması gereken yiyecekler arasında şeker ve beyaz un, makarna ve pirinç gibi diğer rafine karbonhidratlar yer almaktadır. Bunlar kolay sindirilerek hemen glikoza dönüştürülür ve bu nedenle kandaki şeker düzeyi çabucak yükselir. Kepekli un, siyah pirinç ve taze sebze ve meyveler gibi rafine edilmemiş yiyeceklerin parçalanması daha fazla zaman alır ve kan şekerine de aynı şekilde etki etmez.İnsüline bağımlı olmayan diyabet inaktif ve aşırı kilolu kişilerde daha fazla ortaya çıkma eğilimindedir. Uygun kilonun korunmasıyla büyük oranda önlenmiş olur. Ayrıca tütün içmek de diyabet riskini iki kat artırır.

İnsüline Bağımlı Diyabet

Genellikle yaşamın erken dönemlerinde ortaya çıkar ve genellikle kalıtsaldır. Diyabeti bulunan bir kişinin çocuğunda hastalığın ortaya çıkma olasılığı 1/20’dir. Bu tip diyabet, insülini üreten pankreas hücreleri tahrip olduğu için, çok az insülin bulunduğunda ya da hiç insülin bulunmadığında ortaya çıkar. Diğer tip diyabetten farklı olarak, bu tip çok hızlı gelişir- genellikle birkaç hafta içinde.
Hastalık belirlendiği andan itibaren olabildiğince çabuk kendi kendine insülin enjeksiyonu ile tedaviye başlanması gerekmektedir. İnsülin hayvanlardan elde edilebilir; insan tipi yapay insülin de bulunmaktadır.

Diyabetin Belirtileri

Her iki tip diyabetin de belirtileri aynıdır.

• Aşırı susama ve ağız kuruluğu
• İştah artışı
• Sık idrara çıkma isteği
• Halsizlik
• İnsüline bağımlı diyabetiklerde kilo kaybı
• Bulanık görme
• Çıbanlar
• Ellerde ve ayaklarda karıncalanma ve uyuşma
• Cinsel organlarda kaşıntı
Doğan Tıp Merkezi Bir Doğan Sağlık Grubu Kuruluşudur. Tüm Hakları Saklıdır.
Designed By Ortismedia